gecenlerde (gecenlerde dediysem nereden baksan iki ay oluyor, uzak gecmisten 'gecenlerde' bahsetmek de yaslanmanin alametlerinden; "sene bindokuzyuzelliyedi, hic unutmam, cihan harbinden yeni cikmisiz" turunde asilsiz ve de basi sonu belirsiz anilar anlatmaya baslamam yakindir) aile fotograflarina bakiyoruz .
ne zamandir elime gecmemis bir albumun sonlarinda yerde halinin uzerinde, sonra annemlerin yataginda tepine tepine aglarken cekilmis resimlerim dikkatimi cekiyor. neden garipsedigimi anlayamadigim bu resimlerde ben yuzum gozum sismis kizarmis, sac bas dagilmis, salya sumuk birbirine girmis yerde yatarken fonda annemin ayaklari gozukuyor.
sonradan olaya uyaniyorum: annem geride oturmus, babam resmi ceken kisi, peki aglayan beni susturmak kimsenin aklina gelmiyor mu? annemle babam masallah birer belgeselci, hic killari kipirdamadan 'dogal ortaminda gozlemledigimiz sezen hayvani oyuncagini alip saklayinca ofkesini kendini yerden yere vurarak gostermeye calisiyor' diye sogukkanlilikla bu anlari belgelemisler. sosyal bilimci misiniz, gazeteci misiniz mubarek? bu ne gorev aski, bu ne objektiflik? bunlar tarihi belge sayilir, mudahele etmek meslek ahlakina yakismaz diye mi dusundunuz? ondan mi resmimi cekmek yerine alti mi islak karni mi acikmis diye bakmadiniz allahsizlar?
bu gozlemlerimi kardesimle paylasirken kardesim "benim aglarken cekilmis resimlerim yok, herhalde bu doga olayi ben dogana kadar annemler icin yeniligini yitirdi" dedi. bence "ay huseyin kos kos, simdi de sumugu akiyor cok komik ayol"dan "galiba bize bir sey anlatmaya calisiyor" evresine gectiler, o yuzden cekmediler o resimleri. kardesim yatsin kalksin ikinci cocuk olduguna dua etsin. ben de derdime yanayim. kameralar esliginde.
No comments:
Post a Comment