Friday, March 27, 2009

kediler ve bebeler (fareler ve insanlar)

gecen hafta ogrencilerimle bencillik ve yardimseverlik hakkinda konusurken cocuklardan bir tanesi, benim soyledigim bir seye cevap olarak, "sokakta sahipsiz gordugumuz bebeklere yardim ederiz belki ama, sokakta sahipsiz gordugumuz kedi yavrularina yardim etme geregi duymayiz" dedi. ben de "ama bebekler tek baslarina hayatta kalamazlar, kedilerinse hayatta kalabilecegini dusunuruz" dedim. "kedi yavrulari mi tek baslarina hayatta kalirlar, sen hic hayatinda kedi yavrusu gordun mu" dedi. soyle bir dusundum, cocuk hakli. ben hakikaten, cizgifilmlerde filan gorduklerim haric, hic kedi yavrusu gormemisim hayatimda. sustum kaldim tabi.

lafi gecistirip derse devam etmeye calisirken, bbc'de seyrettigim bir belgesele geldi konu. uc yasindaki cocuklari bir oyuncak trenle ayni odaya koyup cocuklara trene bakmanin yasak oldugunun soylendigi bir deney. daha lafim bitmeden baska birisi parmak kaldirip "uc yasindaki cocuklar boylesi bir yasagi anlayabiliyorlar mi ki" dedi.

otorite bir kere sarsilmaya gorsun, vuran vurana. hayatimizda hic kedi yavrusu gormemis olabiliriz ama yuh artik, uc yasinda cocuk da mi gormedik. allam yareppim.

bu postum dunyanin butun kedi yavrularina, bir de pinar'a gelsin mi a dostlar...

Tuesday, March 17, 2009

ogretmenim canim benim

eylul ayindan beri dort bes kisiye ingilizce ders veriyorum. artik gonul rahatligi ile tam bir ogretmen oldum, meslekte pistim diyebilirim.

zira bugun bir ara kendimi 12 yasinda bir cocugu "niye odevini yapmiyorsun? senin bu kelimeleri ezberlemeni ben kendim icin mi istiyorum ha, kendim icin mi istiyorum? bunlari ogrenmen benim yararima mi, senin yararina mi?" diye deli gibi, cildirmis gibi, ayni seyi farkli sekillerde donup donup tekrar soyleyerek azarlarken buldum.

transformasyonumu bir an once tamamlamak icin tek eksigim sacima perma yaptirip kirmizi bir kadife ceket ile sivri burunlu cizmeler alm... hist, arkadakiler, aranizda konusmayin, komik bir sey varsa, bize de soyleyin, hep beraber gulelim.

Monday, March 9, 2009

bunlari biliyor muydunuz

bahcede yesil cinar turkusunun aslinin bahcede yesil hiyar oldugunu, bu halinin uygunsuz bulunup "hiyar"in trt tarafindan "cinar"la degistirildigini ( zaten bahcede yesil hiyar/ boyun boyuma uyar'la daha iyi kafiye olusturuyor fark ettiyseniz) ogrendim.

noel babanin olmadigini ogrenen gavur bebesine dondum, iyi mi?

Monday, March 2, 2009

bizim evin halleri

kucuk yasta evden ayrildigim icin evin isleyisine daha once pek dikkat etmemisim. simdi butun gun evdeyim ve surekli annemle vakit geciriyorum. bu sayede evi sadece temiz ve isler tutmanin bile ne kadar cok zaman ve emek istedigini fark ediyorum.

her gun bilaistisna yapilan yemek, bulasik gibi faaliyetler haricinde balkonlari yikiyorsun fayanslar kirleniyor; fayanslari siliyorsun, kapilar kirlenmis; kapilari siliyorsun, lavabo rezalet; lavaboyu temizledin, yagmur yagdi cam silmen lazim, cami sildin halilar allahlik, haliyi yikattin, buzdolabi kokustu, onu temizledin, carsaflarin degismesi lazim, carsaflari degistirdin fayanslar bir daha kirlendi.

omur boyu bir otel odasinda yasayacak kadar cok param olmayacagina gore, ileride ailemden ayri yasamam gerekince banyosu, mutfagi, tuvaleti olmayan tek goz bir odada yerde bir silte uzerinde carsafsiz uyumaya karar verdim. banyo isini hamamlarda, tuvalet sorununu da -gece 9'dan sonra su icmeyerek- mcdonalds'larda cozerim artik.

yasasin tembellik.

hasiralti

- aslinda evrim teorisi cokmus, ama batili bilimadamlari bunu islam dunyasindan saklamaya calisiyorlarmis, o yuzden nasa filan bunu saman alti etmis
-saman alti mi etmis? hasiralti olmasin o?
-iste o hasiiiiiiir samanlardan orulmus...