Monday, November 30, 2009

asansor

bayramda 3 yasinda ikizleri olan kuzenim bize geldi. ziyaret bitip evlerine donerlerken apartman boslugunda cok gurultu yapan ufakliklari oyalamak icin "hadi biz ayakkabimizi giyiyoruz, siz de asansoru cagirin" dedi kuzenim. ikisi birden asansore donup "asansoooooor" diye bagirmak suretiyle kendilerini verilen gorevi basariyla yerine getirdiler.
yeni nesil, ilahi, azizim, hohoho.

Thursday, November 26, 2009

bilmece bildirmece

internette gordugum lateral thinking bilmecelerinden birini anneme soruyorum:

adamın birisi yuksek bir binanin en ust katinda oturuyormus. her sabah ise gitmek icin asansore binip en alt kata iniyor, isten donusunde ise sadece yolun yarisina kadar yukari cikip kalanini yuruyormus. yagmurlu gunlerde ise evinin oldugu en ust kata kadar cikiyormus. neden?

-cevap-
adamin boyu asiri kisa oldugu icin en alt katin dugmesine basip asagi inebiliyor, donuste ancak ortalarda bir yere boyu yetisiyor, yagmurlu gunlerde ise semsiyesini kullanarak evinin oldugu kata cikabiliyor.

annem bu soruya soyle bir cevap uygun gordu:

-adam spor yapmak istiyor. o yuzden aksam is donusu yolun yarisini yuruyerek cikiyor. sabah uykusu tatli geliyor, zaten ise gec kalsa patron kizar, ama aksam evde karisi ne diyecek? sorun olmaz.
-hahaha, nasil da yazdi iki dakikada senaryoyu, adama hem bir tane gicik patron buldu, hem de evlendirdi. bence kesin kaynana. kaynana dirdiri var. o yuzden gelemiyor adamcagiz eve. iki dakika oyalansa kar biliyor. hahaha.
-aman senin cevabin cok mantikli sanki, yaninda hic kalem filan da mi tasimiyor? kalemle bassin dugmeye, illa semsiyeyle mi olmasi lazim?
-tamam bu dediklerini iletirim bilmeceler ust kuruluna.
-iletme. gerek yok. adama iletsen yeter.

Thursday, November 12, 2009

ezel, evvel, ahir, varlik, zaman (allahu ekber)

ezel dizisini izleyenler bilir, ezel karakterinin kor bir annesi var ve kendisi oglundan ayri kaldigi zamanlarda cikarip cikarip oglunun bebeklik kiyafetlerini kokluyor, 12 sene ayri kaldigi oglunu atkisinin kokusundan sip diye taniyor vs.

annemle oturmus ezel seyrederken iyice havaya girdigimden midir nedir kalkip tuvalete giderken boynumdaki sali cikarip "al evladin yokken bunu kokla, ozlemini gider" diye annemin eline tutusturdum. alip burnuna goturur goturmez abartili bir sekilde ogurup "iyy bu ne" diye kenara atmasi bir oldu atkiyi.

romantik serseri, alayina isyan tadinda dizi bile ceviremiyoruz evde. tam atmosfer yaratayim diye oscar wilde'dan siir okucam 'herkes sevdigini oldurur' diye, tam fondan tuncel kurtiz 'herkes gecmisinden vazgecmek zordur sanir, ancak esas zor olan gecmisin sizden vazgecmesi'dir diye verecek pseudo-felsefeyi, ortam bir anda olacak o kadar'a donuyor. kader boyleymis. kismet.


'libra'cim biz seni truffaut izleyen sostakovic dinleyen, bos zamanlarinda belgesel seyreden biri bilirdik, ne ayak simdi boyle ezel mezel' diyecek okuyuculara aciklama:

heidegger'in varlik ve zaman (sein und zeit) eserini 16. kez mutalaa etmek uzere salondaki kitapliga dogru ilerlerken o esnada acik olan televizyona gayri ihtiyari gozumun kaymasi, tam o anda annemin koluma yapisarak beni koltuga oturtmasi, ormekte oldugu atkiyla koltuga baglamasi, gozlerimi acik tutmak icin tom ve jerry usulu gozkapaklarimin arasina kurdan sikistirmasi ve ayni olay akisinin gizemli bir takdir-i ilahi neticesinde her hafta tekrarlanmasi sonucu bu tur seylerden hic hazzetmeme ragmen, mecburen ve tamamen iradem disinda gelisen sartlar dolasiyla, cebren ve hile ile ezel dizisini izledim, izliyorum.

not: 3 kisim tekmili birden muzikli komedi diye feysbuk'ta sayfamiz var, oraya da bekleriz.
not2: valla ben acmadim kendime fan sayfasi, yeminlen.

Wednesday, November 11, 2009

dersimiz turkce

haftada bir gun 6. siniflarin turkce dersine giriyorum bu sene. dun ogrencilerimle tanistim. daha dogrusu kendimi tanittiktan sonra isimlerini ve ilgi alanlarini soylemelerini istedim, ortaya soyle bir manzara cikti: sirayla ayaga kalkip adini soyleyen; kizsa voleybol, erkekse futbolla ilgilendigini belirten ve en sevdigi dersin turkce oldugunu ekleyen bir sinif dolusu ogrenci.

mini mini birler, caliskan ikilerle karsi karsiya oldugum icin yuzleyemedim, ustelik bu cabalari bence cok sevimli ve de sempatik ama rica ederim, nutfen, burdan hepsine seslenmek istiyorum:
atmayin cocuklar, din kardesiyiz!

Monday, November 2, 2009

limon agaci, mecnun ve digerleri

annemin en sevdigim yonlerinden birisi hazircevap olmasi, iyi ortayi aninda gole cevirmesidir.
bu durumu bir ornekle aciklamadan once kisa bir izahat vermem lazim: limon agaclariyla aramda gizemli bir duygusal bag oldugundan amcam bana izmir'den saksida bir limon agaci gonderdi. evlat gibi benimsedigim limonumla sik sik balkona cikip konusuyorum, yapraklarini filan oksuyorum, sevecenligi abartip agaca sarilayazdigim bile oluyor.

bu aciklamayi yaptiktan sonra gecen gun masada aile arasinda konusulanlara geciyorum:

kardes- bu hafta sonu arkadasim bizde yatiya kalabilir mi? okul servis ayarlamiyor, gidip gelmesi zor olacak.
ben- bence kalabilir ama parktan filan bank mi sokup getirecek napicaksa baksin basinin caresine, bizim yataklarimizda yatmasin. hatta gelsin ama evin icinde de kalmasin. balkonlardan birini kestirsin gozune. ama arka balkon olmaz, orasi benim limonumun evi.
anne- limonun arka balkonda degil yerini degistirdim.
ben- limonum! yavrum! evladim! beni birakip nerelere gittin? en kisa zamanda bulucam o limonu, gerekirse seda sayan'in programina cikip aglicam. duysun sesimi 70 milyon, bu hasretlik bitsin.
anne- bulamazsin. dalini kesip dilendiricem ben onu.

bu cumleyi duyar duymaz hickiriklara bogulmama, derdimden collere dusup senelerce limonumu arayacak olmama ragmen sezar'in hakki sezar'a, oyle ortaya boyle gol.