Monday, April 26, 2010

tembeller icin iyi gorunme kilavuzu

(sozluge yazdigim bu yaziyi alip oldugu gibi utanmadan bir de buraya koyuyorum)

zaman zaman sozluge, 'kadin' bloglarina filan bakiyorum; iste yeni baslayanlar icin makyaj, ideal sac renginizi bulun, yuz tipiniz icin uygun sac kesimleri, cilt tipinize uygun nemlendirici secmenin puf noktalari bilmem ne, hicbisi anlamiyorum. concealer'iniz tonu fondoteninizle soyle olsun, clinique dark spot corrector'in ustune tanimam, highlightlarinizi soyle yaparsaniz oval yuzler icin ideal filan bunlar yeni baslayan bana degil yardimci olmak, ruhumda hayatinda ilk defa gordugu bir makineyi cince kullanim kilavuzuyla birlestirmeye calisan insan caresizligi uyandiriyor. ben dark spot corrector diye bir urunun varligindan haberdar olsam, yeni baslayanlar seysinde isim ne, hayatini kozmetige adamislar kulubunde as baskanlik yaparim. su entry'yi yazmak icin bile gugil'dan arattim makyaj malzemesi adlarini, kendi kendime ornek bile veremiyorum concealer vs diye, uc kozmetik urunu markasi say desen sayamam (arko sayiliyor mu?). yok mu soyle sacini taramaya usenenler icin puf noktalar, yavas yavas isindirin bizi mevzuya? sen oyle hop diye blusher'dan bronzer'dan girersen (ben daha fondotenle pudrayi birbirinden ayiramiyorum) bak kaybettin benim gibi 'yae birak yae, sabah bi yuzumu yikasam yeter, maksat gozumde capak olmasin'cilari.

yillardir bu yareyi icimde tasiyip istikbalime baktikca mucrim gibi titredikten sonra bu mevzuya kendim el atmaya karar verdim. korkmayin tembeller, korkmayin evinde ilac icin bir arko krem bile olmayan usengecler, korkmayin 'su kaslarini almazsan artik seninle gorusmeyecegim' diye resti ceken arkadaslari yuzunden yalnizlar rihtiminda mendil sallayanlar. artik sizi de dusunen birileri var. bakin en on numero stratejimle basliyorum ogutlerime:

surekli pijamayla gezin. ay ben utanirim sokaga oyle cikamam, bizim mahallede beni oyle tefe koyar calarlar diyorsaniz en azindan evde dizlenmis asortman altlari, camasir suyundan delik desik olmus rengi atmis tisortler, pazardan alinmis yikanip cekmis balkabagi turuncusu pijamalarla gezin. butun sosyal okazyonlari evinizden halletmeye calisin, 'simdi orada kim bilir kac paradir, evde rahat rahat oturalim, icine ne koyduklari belli degil pis mi temiz mi' gibi ne kadar mazaret varsa one surun, disari cikmayin, evde de pijamayla durun. hatta benim gibi yuzsuzlugu ele alin, bayram ziyareti icin evinize gelmis 60 yasindaki enisteniz, teyzeniz, evli barkli kuzenleriniz, ve onlarin cocuklarinin karsisina da pijamayla cikin, 3 yasinizdaki yegeninizden 'sezen abla niye hala yatak kiyafetiyle geziyorsun' diye firca yiyin.

yahu biz iyi gorunmek istiyoruz, sen bizi cumle aleme rezil mi edeceksin dediginizi duyar gibiyim. durun bir saniye. isin puf noktasina geliyorum. iste boyle boyle yakin cevrenizi ve kaslariniz yuzunden sizinle muhabbeti kesmemis gercek dostlarinizi (dost'a nasil verdim vurguyu, dikkatler buraya nutfen) sizi pijamayla gormeye alistirdiktan sonra, yanilip sasip da pijamayla yer almanizin mumkunati olmayan bir durumun icinde bulunca kendinizi, ustune basilmaktan pacalari yirtilmis uyduruk kotla da dahil olmus olsaniz ortama butun iltifatlari toplayacaksiniz. ay ne kadar guzel, ne kadar sik olmussunlar havada ucusacak. beklentileri o kadar dusurmus olacaksiniz ki, nihayet 4 beden buyuk filli boya tisortunu cikardiginiz icin oscar de la renta'dan giyinmis izlenimi yaratacaksiniz(oscar'i da gugil'dan baktim). dayimin beni aylar sonra ilk kez kot pantolonla gordugu gun sevinc gozyaslari icinde anneme telefon ettigi vakidir diyeyim gerisini siz tahayyul edin.

simdi boyle kilavuz dedim diye bussuru baska madde bekliyor olabilirsiniz, valla ben yillar icinde bi tek bu stratejiyi gelistirebildim, cok da ekmegini yedim. bastan dedim tembelim diye, kalanini da siz sey ediverin artik.

unutmayin, cirkin kadin yoktur, bakimsizligini stratejiye donusturemeyen kadin vardir.

Saturday, April 17, 2010

biz cocukken internet yoktu

gecenlerde (gecenlerde dediysem nereden baksan iki ay oluyor, uzak gecmisten 'gecenlerde' bahsetmek de yaslanmanin alametlerinden; "sene bindokuzyuzelliyedi, hic unutmam, cihan harbinden yeni cikmisiz" turunde asilsiz ve de basi sonu belirsiz anilar anlatmaya baslamam yakindir) aile fotograflarina bakiyoruz .

ne zamandir elime gecmemis bir albumun sonlarinda yerde halinin uzerinde, sonra annemlerin yataginda tepine tepine aglarken cekilmis resimlerim dikkatimi cekiyor. neden garipsedigimi anlayamadigim bu resimlerde ben yuzum gozum sismis kizarmis, sac bas dagilmis, salya sumuk birbirine girmis yerde yatarken fonda annemin ayaklari gozukuyor.

sonradan olaya uyaniyorum: annem geride oturmus, babam resmi ceken kisi, peki aglayan beni susturmak kimsenin aklina gelmiyor mu? annemle babam masallah birer belgeselci, hic killari kipirdamadan 'dogal ortaminda gozlemledigimiz sezen hayvani oyuncagini alip saklayinca ofkesini kendini yerden yere vurarak gostermeye calisiyor' diye sogukkanlilikla bu anlari belgelemisler. sosyal bilimci misiniz, gazeteci misiniz mubarek? bu ne gorev aski, bu ne objektiflik? bunlar tarihi belge sayilir, mudahele etmek meslek ahlakina yakismaz diye mi dusundunuz? ondan mi resmimi cekmek yerine alti mi islak karni mi acikmis diye bakmadiniz allahsizlar?

bu gozlemlerimi kardesimle paylasirken kardesim "benim aglarken cekilmis resimlerim yok, herhalde bu doga olayi ben dogana kadar annemler icin yeniligini yitirdi" dedi. bence "ay huseyin kos kos, simdi de sumugu akiyor cok komik ayol"dan "galiba bize bir sey anlatmaya calisiyor" evresine gectiler, o yuzden cekmediler o resimleri. kardesim yatsin kalksin ikinci cocuk olduguna dua etsin. ben de derdime yanayim. kameralar esliginde.